Viyana’yı Tanımanın 591.Yolu
İkinci defa ziyaret etme şansı bulduğum sanat kenti Viyana… Gerçekten bir daha geleceğimi tahmin etmemiştim ancak Erasmus sonrası küçük gezimizin son durağıydı burası. İlk geldiğimden çok daha fazla etkilendim bu gelişimde.
Avusturyalı arkadaşlarımın deneyimlerinden ve bilgilerinden yararlandığım için mi, Tallinn’de geçirdiğim erasmusun mutluluğundan mı, gezimin gerçekten güzel bir şekilde devam etmesinden mi bilinmez ama farklı hislere kapıldım. İlk ziyaretimde gerçekleştirdiğim hataları telafi etme şansını buldum. Mesela ne mi yaptım, operaya gittim yaklaşık 50 euro ya da 100 euro olan operaya sadece 12 euro ödeyerek. (nasıl mı? Viyana, Avusturya – Neler yapılır, nerelere gidilir bölümünde açıklıyor olacağım.)
Tuna nehrinde yüzdüm, şinitzelin ve dondurmanın en güzelini tattım, leopold müzesini ziyaret ettim. Viyana Prater’de çocukluğumu bir defa daha yaşadım. Bisiklet turu yapıp Tuna Nehrinin çok uzak ayrımlarını gezdim… Avusturyalıların bizim deyimimizle “yarı Alman” olduklarını bir kere daha gözlerimle gördüm.
Bu gözlemi nasıl yaptığıma gelirsek; Fransız ve iki Avusturyalı arkadaşımla beraber Viyana Prater’deki kafede yemek yerken boş yer kalmadığı için Avusturyalı orta yaşlı bir abimiz yanımıza oturmak istedi. Biz de hoşgörüyle karşıladık ve sohbete başladık abimizle. Bize bir şeyler ısmarlamasının ardından neden burada olduğumuzdan, Erasmus’ta Tallinn’de beraber olduğumuzdan ve küçük bir gezi yaptığımızdan bahsettik. Daha sonra hangi ülkelerden olduğumuzu öğrendi. Arkadaşımızın Fransız olduğunu öğrenince şakayla karışık bir diyalog başladı.
- Avusturyalı abimiz: Eiffel Kulesi neden var biliyor musun?
- Fransız arkadaşım: Neden?
- Avusturyalı abimiz kıkırdıyor, gülüyor. İlk olarak Almanca söylüyor ve Avusturyalı arkadaşlarımız bir kahkaha atıyor… Daha sonra ingilizce ekliyor sözlerine: Biz Paris’i fethettiğimizde beyaz bayrağı uzaktan görebilmemiz için var.
Ne kadar ırkçı bir söylem, gülümsüyoruz saygı gösteriyoruz. Fransızlarda bir o kadar biliyorlar, Avrupa Birliğinden ve geçmişten Almanlarla nasıl bir yarış içerisinde olduklarını.
Biz, Türkler olarak alışığız aslında Avrupa’da bu ırkçı söylemlere özellikle Almanya’da ve Avusturya’da. Ancak Fransız arkadaşım biraz garipsedi, hoşuna gitmedi fakat daha sonra o da güldü geçti. 🙂
Dipnot: Gerçekten güzel bir gezi oldu benim için. Yorucu olması bir yana, dolu dolu geçti. Viyana’da en az 3 gün kalınması gerektigini düsünüyorum; sanatıyla, eglencesiyle, tümüyle yasayabilmek için sehri.
Yasadıgımız diyaloga gelince biz orda gülüp geçtik bu duruma. 🙂
Peki ya sizin basınıza gelseydi, siz ne yapardınız, ne düsünürdünüz?
Dipnot2: Viyana ile ilgili yazıların devamı yolda, sizde yoldaysanız okumadan Viyana’ya gecmeyin! 🙂